Yükleniyor...

Kriptoda döngüler bitti mi?

Belirsizliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz.

Belirsizliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Yarın nasıl bir dünyaya uyanacağımız, ticaret savaşlarının küresel ekonomilere yansıması, Trump yönetiminin her geçen gün değişen kararları, iklim değişikliği gibi küresel sorunların dünyaya etkisinin nasıl olacağı gibi birçok belirsizlikten bahsedilebilir. Var olan bu belirsizlikler kişilerde güvensizliğe, kaygıya ve strese yol açmaktadır. Öte yandan insan beyni, doğası gereği düzen ve anlam arayışındadır. Bunu sağlayabilmek adına kontrol ihtiyacı artabilir, kişiler var olan durumları aşırı yorumlamaya ve anlamlar aramaya başlayabilirler. Belirsizliğin üst düzeyde olduğu durumlarda kalıplara, örüntülere veya daha önce güvenilir bulunan kaynaklara, kişilere ya da gruplara yönelim artabilir, bilgiye dayalı kararlar yerine duygulara dayalı kararlar verilebilir.

Bugünkü yazımda temel itici güçlerinden birisinin belirsizliklerin giderilmesi ve kontrol ihtiyacı olduğunu düşündüğüm döngülerden bahsedeceğim. Öncelikle temel piyasa hareketlerinin ve insan psikolojisinin piyasalara yansımasını temellendirmek üzere Dow Teorisi, Wyckoff Yöntemi, Market Döngülerinin Psikolojisi gibi birçok model ortaya atılmıştır. Hepsinin temelinde yatan düşünce ise marketlerin dört aşamadan geçtiğidir:

Piyasaların içine düştüğü döngüleri anlamak

Marketler önce birikim aşamasından geçer, fiyat belirli bir aralıkta yatay bir şekilde hareket eder ve büyük oyuncular yavaş yavaş mal toplamaya başlar. Sonrasında talep artmaya başlar, fiyat yukarı kırılır ve yükseliş aşaması görülür. Fiyat yeteri kadar yükseldikten sonra dağıtım aşamasına geçilir, büyük oyuncular yavaş yavaş satış yapmaya başlar, fiyat tıpkı birikim aşamasındaki gibi yatay bir aralıkta hareket eder. En sonunda ise düşüş aşaması başlar, herkesin satmaya başlamasıyla birlikte arz artar ve fiyat düşmeye başlar. Bu süreç aynı şekilde tekrarlanıp durur.

Birçok kişi tarafından paylaşılan “Market Döngülerinin Psikolojisi” görselini incelerseniz bahsetmiş olduğum dört aşamayı görebilirsiniz. Bu yazımda tek tek aşamaları açıklamayacağım (istek gelmesi durumunda bir başka yazıda ele alabiliriz) fakat temel mantığı kavramak açısından oldukça güçlü bir görsel olduğunu söyleyebiliriz. Piyasalar önce yatay bir şekilde hareket etmekte, sonrasında yükselmeye başlamakta, tepede satışlar gelmeye başladıktan sonra düşmekte ve tekrar birikim aşamasına girmektedir. Bitcoin’in geçmiş fiyat hareketlerini inceleyerek Dow Teorisi, Wyckoff Yöntemi ve Market Döngülerinin Psikolojisi Modeli’ni fark edebilirsiniz.

Döngüler insan psikolojisinin ve kitle davranışlarının bir ürünüdür

Finansal piyasalara dair döngülerden bahsetmişken Howard Marks’ı anmazsak olmaz. Marks’a göre döngülere dikkat etmek, onları anlamaya çalışmak bir yatırımcı için en önemli şeylerden birisidir. Döngüler, dışsal koşullar tarafından yaratılsa dahi insan psikolojisinin ve kitle davranışlarının bir ürünüdür. Zamanlamayı tutturabilmek ve bir finansal ürünü doğru zamanda alabilmek kişilerin ciddi kazançlar yakalamasını sağlayacaktır. Fakat bunu tutturabilmenin hiçbir zaman tam anlamıyla mümkün olmayacağını söyleyebiliriz. Fiyatı dipten alsanız dahi tepesini yakalayamayabilirsiniz, tepede satmayı başarsanız dahi bir sonraki döngüde yanlış yerde konumlanabilir ve çok büyük zararlarla karşılaşabilirsiniz. Basit bir örnekle anlatmak gerekirse yukarıdaki görsele göre şu anda hangi aşamada olduğumuz konusunda dahi insanlar arasında fikir birliği bulunmamaktadır. Kimisi “inançsızlık” aşamasında olduğumuzu söylerken kimisi “rehavet” aşamasında olduğumuzu ifade etmektedir.

“Yatırımcı psikolojisi bir sarkaç gibidir. Aşırı iyimserlikten aşırı kötümserliğe doğru gidip gelir.”

Sürekli tekrarlanan o senaryo

İnsanlar fiyatlar yükselmeye başladığında almaya, düşmeye başladığında ise satmaya meyillidir çünkü birçoğu kararlarını rasyonel bir biçimde vermek yerine hislerine dayalı şekilde vermektedir. Her şey yolunda giderken, fiyat yükselişine devam ederken tüm ilke ve kurallar unutulur, aşırı iştahlı ve açgözlü hale gelinir, risk yönetimi tamamen bir kenara bırakılır ve kişiler daha fazlasını kazanma isteğiyle dolup taşar. Fiyat tam tersi yöne gitmeye başladığında ise sürekli bir dönüş emaresi aranır, kişiler kendi görüşlerini doğrulayacak kaynaklara başvurarak, marketin yapısının değiştiğini reddederek aldıkları ürünleri tutmaya devam eder; kaos başladığında ise ellerinde ne var ne yoksa zararına satmaya yönelirler. Marks’a göre bu senaryo her zaman böyle olacaktır ve tekrarlanacaktır.

SOL fiyatı 8 dolara düştüğünde kimin eli al tuşuna gitti?

Medya da döngüleri besleyen güçlü bir araçtır. Piyasaların yükseliş dönemlerinde sürekli pozitif haberler paylaşılmakta, yatırımcıların beklentileri artırılarak risk iştahları ve açgözlülükleri yükseltilmektedir. Böylece kişiler daha çok para eklemeye ve daha çok alım yapmaya çalışmaktadır. Düşüş dönemlerinde ise arka arkaya olumsuz haberler sunulmakta, piyasanın bir daha eskisi gibi olamayacağı ifade edilmekte, yatırımcıların beklentileri yıkılmakta, korku ve öfke gibi duygular ön plana çıkmaya başlamaktadır. Böylece kişiler normal şartlar altında alım yapmanın mantıklı olacağı seviyelerden dahi alım yapmaya çekinmekte, geri adım atmaktadırlar. Buna karşın asıl fark yaratan şey ise bir ürünün fiyatı çok düştüğünde alabilmektir. Örneğin Solana (SOL) 259.90 dolar seviyesinden 8 dolara kadar düştüğünde kimin eli al tuşuna gitti? 8 dolardayken “Hayatta alınmaz”, “Kripto tamamen dolandırıcılık” ve “Bitti artık, kabullenin” diyen birçok kişi 295.83 dolarlık yeni ATH seviyesini gördükten sonra nereden alabileceğini araştırmaya başladı.

Piyasalardaki döngüselliğin bir diğer önemli noktası da tam burada ortaya çıkmaktadır. Kişiler marketteki tekrarlayan yapıları “fark etmeye” başladıklarında “Acaba bu sefer farklı mı?” sorusuyla baş başa kalırlar. Böylece tekrar oyuna girmenin yollarını arar ve döngünün bu sefer farklı bir şekilde sonuçlanabileceğine inanarak dahil olurlar. Fakat yine hiçbir bilgi birikimine dayanmadan giriş yaptıkları için kaybetmeye ve yanlış zamanda dahil olmanın cezasını çekmeye mahkûm olacaklardır.

Finansal piyasalarda faiz-enflasyon döngüsünde kolay kredi dönemlerinde borçlanmanın kolaylaşması tüketim ve yatırımları artırır. Borç ödeme dönemlerinde ise daha az kredi verilir ve ekonomik yavaşlama görülür. Tarım sektörünün hasat zamanı canlanması ve turizm sektörünün yaz aylarında canlanması gibi sezonluk döngüler de bunlardan biridir. Keza gayrimenkule yönelik talebin arttığı, fiyatların yükseldiği, inşaatların arttığı ve arz fazlasının oluşmasıyla fiyatların düşmeye başladığı ve piyasanın durgunlaştığı gayrimenkul döngüsü gibi birçok döngüden bahsedebiliriz.

Döngüleri anlamak o kadar kolay mı?

Fakat birçok kişi bunların neden ortaya çıktığını bilmek bir kenara, bu tarz döngülerin varlığından dahi haberdar değil. Parasal sıkılaşma ve genişleme kavramları bile birçok kişi için ezbere öğrenilmiş sözlerden ibaret. Bu tarz kavramların ne anlama geldiği ve piyasaları nasıl etkilediği bilinmiyor. Bunların temel mantığını kavramak ve doğru zamanda konumlanmaya çalışmak en etkili yol olacaktır fakat bu o kadar kolay mı?

“Borsada Bi’ Başına” podcastinden duyduğum, Howard Marks’a dair aşağıdaki söz bu soruya cevap olacaktır:

“Birçok yatırımcı -amatörler veya profesyoneller de dahil olmak üzere- dünyanın bir düzen halinde hareket ettiğini ve bunların öğrenilebileceğini ve tahmin edilebileceğini varsayıyorlar. Rastlantısal şeyleri ve gelecekteki gelişmelerin temelinde yatan olasılık dağılımını göz ardı ediyorlar. Bu nedenle eylemlerini tahmin ettikleri tek senaryoya dayandırma yolunu seçiyorlar. Bu bazen işe yarayabilir -yatırımcıya övgü de getirir- ancak uzun vadeli başarıyı sağlamak için yeterince tutarlı değildir. Hem ekonomik tahminlerde hem de yatırım yönetiminde genellikle her şeyi tam olarak doğru bilen biri her zaman vardır… Ancak nadiren aynı kişi iki kez bunu başarabilir. En başarılı yatırımcılarsa tahmin ettikleri şeyi çoğu zaman için ‘yaklaşık olarak doğruyu’ bulurlar ve bu diğerlerinden çok daha iyi sonuç verir.”

Şirketler batabilir, tahminler yanlış çıkabilir, koşullar değişebilir ve “kesin” gözüyle baktığımız şeyler doğru olmayabilir. Başarılı olmasını beklediğimiz girişimler başarısızlıkla sonuçlanabilir. Her dönemde bir grup insan büyük kazançlar elde ederken, çoğunluk neredeyse tüm parasını kaybetmektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen insanlar yatırım yapmaya, risk almaya, “kumar” oynamaya ve trade etmeye devam etmektedir. “Ben farklıyım” algısı, “Bu sefer farklı olacak” iyimserliği, “Denemeyip başarılı olduğunu görmektense deneyip başarısız olmak daha iyi” düşüncesi ve döngülere dair farkındalıklar, bireylerin yatırım davranışlarını şekillendirmektedir. Döngüleri iyi anlamak, “yaklaşık olarak doğru” yerde konumlanmak, uzun vadeli bir bakış açısıyla kaçan trene yetişmeye çalışmaktansa bir sonraki trenin geleceğine inanmak ve aksiyon planlarını bu düşünceler doğrultusunda yapılandırmak, daha akıllı bir yatırımcı olma yolunda sizlere stratejik bir perspektif kazandıracaktır.

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.