Yükleniyor...

Trade hayatında mantık ve duygu nerede çakışır?

Daniel Kahneman ve Amos Tversky insanların sanıldığı kadar rasyonel olmadıklarını düşünmektedirler. Bu düşünceden hareketle kişilerin risk ve belirsizliklerin yüksek olduğu koşullarda nasıl karar verdikleri üzerine çalışmalar gerçekleştirmişlerdir. Yaptıkları çalışmalar sonucunda Beklenti Teorisi’ni ortaya atmışlar ve modern davranışsal ekonominin temel yapı taşlarını oluşturmuşlardır. 2002 yılında bu çalışmalar Kahneman’a Nobel Ekonomi Ödülü’nü getirmiştir (Amos Tversky 1996 yılında hayatını kaybettiği ve Nobel ödülü vefat eden kişilere verilemediği için ödülü alamamıştır).

Beklenti Teorisi nedir?

Klasik ekonomi teorilerine bakıldığında insanlar rasyonel varlıklardır ve her zaman maksimum faydayı elde edecekleri seçeneklere yönelirler. Öte yandan Kahneman ve Tversky’e göre ise insanlar rasyonel değildirler, aksine duygusal karar vericidirler. Kazanç ve kayıpları mantıksal açıdan değil, duygularıyla ve hisleriyle değerlendirirler.

Örneğin aşağıdaki iki problemi düşünün:

  • Problem 1: Kesin olarak 900 dolar kazanmayı mı YOKSA %90 olasılıkla 1.000 dolar kazanmayı mı tercih edersiniz?
  • Problem 2: Kesin olarak 900 dolar kaybetmeyi mi YOKSA %90 olasılıkla 1.000 dolar kaybetmeyi mi tercih edersiniz?

Bu iki soruya verilen yanıtlar incelendiğinde insanların büyük bir çoğunluğu ilk soruda kesin olan seçeneği tercih ederken, ikinci soruda risk alarak %10’luk ihtimale sarılmaktadırlar.

Üçüncü olarak insanlar sonuçları mutlak değerlerle değil, mevcut durumlarına veya beklentilerine göre değerlendirirler. Elimizde bulunan varlıklar veya sahip olduğumuz beklentiler bizlere bir referans noktası sağlar ve bu referans noktası, risk algımız ve kayıp/kazanç beklentilerimiz üzerinde büyük bir önem teşkil eder. Örneğin aşağıdaki iki problemi düşünün:

  • Problem 3: Size 1.000 dolar verilmiştir. %50 olasılıkla 1.000 dolar kazanmayı mı YOKSA kesin olarak 500 dolar kazanmayı mı tercih edersiniz?
  • Problem 4: Size 2.000 dolar verilmiştir. %50 olasılıkla 1.000 dolar kaybetmeyi mi YOKSA kesin olarak 500 dolar kaybetmeyi mi tercih edersiniz?

Bu soruya verilen yanıtlar incelendiğinde ilk soru için kişilerin çoğunluğu kesin kazancı tercih ederken, ikinci soru için büyük bir çoğunluk kumar oynayarak %50 ihtimalle parasının yarısını kaybetmeyi tercih etmiştir. Salt matematiksel açıdan incelendiğinde her iki problemde de kesin yanıtları tercih etmenin parasal anlamda değeri eşit olacaktır (yani her ikisinde de elinizde 1.500 dolar bulunacaktır) fakat yine de kişilerin çoğunluğu “elindeki parayı koruyabilme ihtimalini” tercih etmiştir.

“Ya buradan dönerse?”

Bireysel bir yorum olarak bana göre buradan hareketle insanların neden zarar kes (stop loss) kullanmadan işlem aldığına ve kârlı işlemlerini uzun bir süre taşıyamadığına da ek bir açıklama getirebiliriz. Kazanma fikri bizi mutlu ederken kayıp fikri bizi mutsuz eder. Bu durumun kesinliği ve bu konuda yapılan olasılık hesaplamaları ise rasyonel kararlar vermemizi engeller. Öncelikle zarar kes durumunu düşünelim. Bir işlem planı oluşturdunuz ve zarar kes noktası belirlediniz. Bu aşamada fiyat, zarar kes noktasına geldiğinde işleminiz bir miktar para kaybıyla sonuçlanacaktır. Öte yandan zarar kes noktası belirlemezseniz işleminizin dönme ihtimaline yönelik bir kumar oynayacak ve “ya buradan dönerse” diye düşünerek belki de daha fazla para kaybedeceksiniz. Bu durumun 4. problemle benzerliğini anlayabilirsiniz. Kesin olarak 500 dolar kaybetmektense %50 ihtimalle 1.000 dolar kaybetmek daha cazip gelmektedir. Kârdaki işlemleri neden uzun bir süre boyunca taşıyamadığımız konusu da benzer bir zihin yapısını taşımaktadır. Bir işlem planı yaptınız ve işlem kâr noktanıza geldiğinde 1.000 dolar elde edeceğinizi farz edelim. İşleminiz 500 dolar kârdayken aklınızda yeni bir problem belirmektedir: %50 ihtimalle 1.000 doları mı beklemeliyim yoksa şu anda kesin olan 500 doları mı tercih etmeliyim?

“Daha çok kazanabilecekken…”

Bu aşamada da 3. problemimize dönmekteyiz. Kesin olarak bir kazancın mevcut olduğu durumlarda onu “kaybetme ihtimali” belirdiğinden elimizdeki kazançla yetinmeyi tercih etmekteyiz. Aksi takdirde kaybın gerçekleşmesi bizim için çok daha yıkıcı olmaktadır çünkü kaybetmenin kesinliğinin yarattığı mutsuzluk ile kazanabilme ihtimalinin yarattığı mutluluk aynı oranlara sahip değildir. Kazanmaya ve kaybetmeye yönelik yanlılıklarımız bu noktada ketleyici bir etkiye sahip olabilmekte ve daha çok risk alamamamıza (zarar kes noktası belirlemeyerek) veya daha çok kazanabilecekken işlemlerimizi erken kapatmamıza ve kazancımızı sınırlamamıza yol açabilmektedir.

Asıl mesele kayıptan kaçınmak mı?

Özetle Beklenti Teorisi ile insanların rasyonel karar vericiler olmadığını anlamakla kalmadık, yatırım/trade süreçlerine duygusal olarak yaklaştıklarını ve korku, inkâr, umut, mutluluk, açgözlülük, panik, pişmanlık gibi birçok duygunun alınan kararları şekillendirdiğini ve kişilerin yanlış kararlar alabilmelerine yol açabildiğini gördük. Kahneman ve Tversky’nin bize bıraktığı bu miras, “mantık” ile “insan doğası” arasındaki bu ince çizgiyi anlatmaktadır çünkü gerçek ekonomi, yapılan araştırmalarda ve yazılan teorilerde değil, zihinlerimizin içinde yaşanır. Her gün kazanç ve kayıp arasında seçimler yapar, umutla korku arasında gidip geliriz. Ancak asıl mesele kayıptan kaçınmak değil, kaybı anlamak ve bunun nasıl üstesinden gelebileceğimizi çözmektir çünkü büyüme, riskin içinde gizlidir.

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.