Yükleniyor...

Zor şartlarda yatırımcı olmak: Gerçekler ve yanılgılar

dusen-piyasada-trade-atmak

Geçtiğimiz günlerde, Wall Street’teki traderlara danışmanlık ve koçluk yapan Kanadalı bir psikologla sohbet ettik. Türkiye’deki ekonomik, politik ve hukuki atmosferin; özellikle de kripto piyasalarındaki yatırımcı davranışlarının, psikolojik etkileri üzerine oldukça verimli bir konuşma gerçekleştirdik. Kendisi, bu koşullar altında başarıya ulaşmanın son derece zor olduğunu; duygusal yüklerle ya da geçim kaygısıyla işlem yapmanın çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanacağını ve bu nedenle kişilerin uzak durmasının daha sağlıklı olacağını savundu. Peki gerçekten öyle mi? İçinde yaşadığımız koşullar, bitmek bilmeyen stres faktörleri ve olumsuz haber döngüsü, bizi aslında büyütüp, başka coğrafyalardaki insanlardan daha dayanıklı ve dirençli hâle getirmiş olamaz mı?

Topluluktaki birçok kişinin, son dönemlerde psikoloji ve risk yönetimi üzerine farkındalığının giderek artması, bu konuları daha derinlemesine konuşmamız ve farklı açılardan ele almamız gerektiğini gösteriyor. Herkes tarafından sıkça dile getirilmesine rağmen gerçekten hayata geçirilebilme oranının oldukça düşük olduğunu düşünüyorum. Duygusal, düşüncesel ve davranışsal değişimler, sürekli tekrara ve uygulamaya ihtiyaç duyar. Bu nedenle, bu konular ne kadar çok konuşulur ve kişiler, uygulamaya dönük önerilerle desteklenirse, bilincin ve psikolojik sağlıklılığın da o kadar artacağını söyleyebiliriz.

Türkiye’deki yatırımcı ve trader profilini gözlemlediğimizde, pek çoğunun bu işi profesyonel bir şekilde gerçekleştirmediğini; borçlarını ödemek, geçim kaygısını gidermek veya daha iyi bir konuma yükselmek amacıyla yaptığını anlayabiliriz. Bu nedenle yaşanan maddi stresin düşünme kabiliyetine ve karar mekanizmalarına etkilerini de ele almak önemlidir. Örneğin, Sendhil Mullainathan tarafından şekerkamışı hasatçılarıyla gerçekleştirilen bir çalışmada, kişilerin hasat öncesi (parasızken) ve hasat sonrası (paraları varken) bilişsel becerileri ve düşünme kapasiteleri karşılaştırılmıştır. Bireysel deneyimlerinizden yola çıkarak tahmin edebileceğiniz üzere, hasat sonrasında kişilerin bilişsel becerilerinin çok daha iyi durumda olduğu bulunmuştur. Bu sonuç, maddi stresin bireylerin düşünme ve odaklanma becerileri üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu göstermektedir. Zihniniz geçim derdi, çocukların okul masrafları, kira gibi birçok maddi stres kaynağıyla meşgulken, odağınızı ve enerjinizi işlem almaya ve yatırım yapmaya yönlendirmek çok daha zor olacaktır.

Bununla ilgili, Finlandiya hükümeti tarafından yapılan ilginç bir deney de bulunmaktadır: Rastgele seçilen 2.000 kişiye, iki yıl boyunca yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek bir miktar para karşılıksız olarak verilmiş ve kişilerin bilişsel becerileri incelenmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre, kişilerin dikkat ve odaklanma kapasitesinde belirgin bir iyileşme görülmüş; stres kaynakları azaldıkça, zihnin başka şeyleri düşünme kapasitesi de artmıştır.

Tüm bunlara ek olarak ülke gündemi ve pompalanan olumsuz haberler, bizleri hem fiziksel hem de mental açıdan daha da yıpratmakta. Aşırı stresli, yorgun veya tükenmiş hissettiğimiz zamanlarda “psikolojinizi yönetin” ya da “risk yönetimine dikkat edin” gibi söylemlere aşırı odaklanmak, hayatın ve bilimin gerçeklerini göz ardı etmek anlamına gelmekte. Fakat yine de, bu koşullara rağmen, neler yapabileceğimiz üzerine tartışmak ve uygulanabilir stratejiler geliştirmek hâlâ mümkün.

Ormanda yürürken karşınıza bir ayının çıktığını ve size saldırmak için hazırlandığını hayal edin. O anda ne akşam yemeğinizi, ne kirayı, ne de bir başka derdinizi düşünürsünüz. Zihniniz ve enerjiniz tamamen şu an’a odaklanır ve durumdan nasıl kurtulabileceğinizi düşünmeye başlarsınız. Tehlike ve belirsizliklerin yoğun, stres seviyesinin aşırı olduğu tüm durumlarda beyin benzer şekilde tepki verir: Öncelikli amaç, içerisinde bulunduğunuz durumu çözmektir, sonrasında diğer yaşamsal faaliyetlerinize ve hedeflerinize geçebilirsiniz. Sürekli stres altında, tehlikelerle çevrili ve güvensiz bir ortamda yaşamak ise, bu ayı saldırılarının her gün, tekrar tekrar yaşanması anlamına gelmektedir.

Bu tarz bir ortamda işlem almak ve doğru yatırım kararları vermek çok daha zor olacaktır. Dikkatiniz, öğrenmeniz gereken bilgilere, tekrarlamanız gereken pratiklere veya almanız gereken işlemlere değil, potansiyel tehlike işaretlerine yönlendirilecektir. Bu mevcut tehdit ve zorluklara, kredi veya borçla işlem yapmak gibi ek riskler eklemek, işinizi daha da zorlaştıracaktır.

Bizimki gibi ülkelerde tehlike, belirsizlik ve engellerin her dönemde mevcut olduğu aşikardır. Bu nedenle “Hiçbir zaman yatırım yapılamaz” veya “İşlem alınamaz” gibi bir düşünce yapısı mevcut olsa da ben bu durumun böyle olmadığını düşünüyorum. Var olan sorunların işlemlerinize etkisini göz önünde bulundurmanız ve yapacağınız şeyin “bu engellere rağmen başarılı olmaya çalışmak” olduğunu hatırlamanız gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Bana göre başarmanın yollarından biri, kendi sisteminizi kurmak ve işlediğini fark ettiğiniz yapıları, uzmanlaşana kadar tekrar tekrar pratik etmektir. Bu sayede kaslarınız ve refleksleriniz gelişecek, zihniniz zorlu durumlarda nasıl tepki vereceğini daha hızlı analiz edebilecek ve daha bilinçli bir şekilde eyleme geçebilecektir.

Bu durumu ormanda yaşayan ve bir ayı ile karşılaşması durumunda ne yapacağını önceden düşünen, her karşılaşmasında da benzer tepkileri veren bir kişinin zihin yapısına benzetebiliriz. Panik yapıp kaçmak yerine (ki bu, ayının kovalamaya yönelik içgüdüsel tepkisini tetikler) yavaşça geriye çekilebilir, yanında bulunan yiyecekleri önüne bırakıp ayının dikkatini farklı bir yöne çekebilir veya ayı spreyi sıkabilir. İlk karşılaşmada bu davranışları gerçekleştirmek zor olsa da, zamanla tepkiler otomatikleşir ve kişi daha sakin kalmayı öğrenir. Sürekli stresli ve tehlikeli anlarda yaşayan bir kişi de, eğer kendi sistemini kurmayı başarırsa, yaşadığı zorluklara rağmen daha doğru kararlar alabilir ve daha kontrollü pozisyonlar oluşturabilir. İnsanın adaptif ve öğrenebilen bir canlı olduğunu her daim kendimize hatırlatmak bu konudaki bakış açımızı da güçlendirecek ve motivasyonumuzu artıracaktır.

Kanadalı psikoloğun kaçırdığı noktanın “psikolojik sağlamlık” ve “alışma” olduğunu düşünüyorum. Psikolojik sağlamlık, genel anlamıyla stres, baskı ve belirsizlik karşısında ayakta kalabilme, esnek olabilme ve toparlanabilme kapasitesidir. Psikolojik sağlamlığı yüksek olan kişiler, zorlu ve belirsiz durumlar karşısında daha az paniğe kapılır, durumu daha iyi analiz eder ve çözüm odaklı yaklaşarak normal yaşantısına dönmek için gerekli adımları atarlar. Alışma ise kişilerin, aynı uyarana tekrarlı bir biçimde maruz kaldıkça, o uyaranın önemini yitirmeye başlaması ve kişide daha az tepki yaratması durumudur.

Türkiye’de yaşamanın kendi içinde birçok stres, belirsizlik ve tehlike barındırdığı düşünüldüğünde, kişilerin bu koşullara sürekli olarak maruz kalması ve bu koşullara rağmen yaşamayı öğrenmesi hem alışmalarına yol açmış hem de psikolojik sağlamlığını artırmış olabilir. Bu sayede yurt dışındaki kişilerle kıyaslandığında ülkemizdeki kişiler, piyasadaki dalgalanmalara ve olumsuz haberlere daha hızlı ve az tepki veriyor olabilir. Yine benzer şekilde yurt dışındaki bir yatırımcının portföyündeki ciddi bir kayba verdiği tepki ile ülkemizdeki bir yatırımcının vereceği tepki, alışma ve psikolojik sağlamlık süreçlerindeki farklılıklar nedeniyle değişim gösterebilir; Türkiye’deki kişi, belirsizliğe, riske ve zorlu koşullara karşı daha alışkın olduğu için kriz anlarında daha dayanıklı kalıp portföyünün toparlayabileceğine daha çok inanıyor olabilir.

Ayrıca, bu sağlamlık yalnızca duygusal kontrolü kapsamaz; karar alma süreçlerinde daha bilinçli, risk yönetiminde daha temkinli ve stratejilerini uygulamada daha istikrarlı olmayı da sağlar. Dolayısıyla psikolojik sağlamlık, özellikle Türkiye gibi hızlı değişen ve belirsizliklerin sıkça yaşandığı piyasalarda, uzun vadeli başarı için kritik bir avantaj olarak öne çıkar. Tabii ki bunu fark edebildiğimiz ve değerlendirebildiğimiz sürece…

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.