Yükleniyor...

Dibine Kadar Politik Bir Alandayız!

Para ve politika o kadar içiçedir ki para olmadan politika bile üretemezsiniz, paranız olmazsa destekçiniz de olmaz ve hatta paranız olmazsa kaybedeceğiniz bir yarışmaya bile giremezsiniz politik arenada, yenilmek için bile paraya ve finansmana ihtiyacınız vardır.

Stratrade Dibine Kadar Politik Bir Alandayız

Para ve politika o kadar içiçedir ki para olmadan politika bile üretemezsiniz, paranız olmazsa destekçiniz de olmaz ve hatta paranız olmazsa kaybedeceğiniz bir yarışmaya bile giremezsiniz politik arenada, yenilmek için bile paraya ve finansmana ihtiyacınız vardır. Politika halktan oy toplama, zenginlerden ise seçim kampanyaları için fon toplama sanatıdır, bunu yaparken de fakire refah getireceğini, zengine ise sermaye gücünü koruyacağına ve artıracağına dair sözler verir. Sonunda zengine verilen sözler ve taahhütler tutulur, harcadıklarından fazlası halkın paralarından zengine aktarılır. Fakir halka verilen sözler de seçimden önce iki bilemedin üç hafta medyada yankılanır sonra unutulur gider. Politikada ne kadar paranız varsa o kadar sözünüz geçer medyada, ne kadar paranız varsa o kadar göz önüne sokulursunuz. Ayrıca paranız varsa iğrenç espriler yapsanız bile etrafınızdakiler anıra anıra gülebilirler, böylece özgüveniniz iyice artar, kendinizi dünyanın en sempatik, en zeki, en becerikli insanı görürsünüz veya göstertebilirsiniz. Para, politika ilişkisi medya sektörünün nakit ineği rolündedir. Para politika ilişkisi sayesinde bazı sektörler ayakta kalmaktadır veya bazı kuruluşlar sıfırdan yaratılmaktadır, belki de desteklenmektedir. Dostoyevski para ile ilgili “Para, bir hiçliği bile birinci yere getiren biricik yoldur” demiştir. Para ve politika ilişkisine edebiyatta ve sanatın çeşitli dallarında direkt veya metaforlar sayesinde çokça denk gelebilirsiniz (bkz. George Orwell Hayvan Çiftliği, Pink Floyd Animals albümü). Para, politika, sanayi, ekonomi birbirlerine çok güçlü bağlarla bağlıdır. Kısacası hayatımızı direkt etkileyen kimi zaman “can alıcı” bir konudur politika. Bu yüzden apolitik kalmak bana boks ringinde yumruk atmayan ve karşısındakini daha fazla sinirlendirmemek için, sürekli yumruk yemeye çıkmış biri gibi gelir. Çünkü politika size sürekli yumruk atar bundan apolitik kalsanız da kaçamazsınız.

Bu bahsettiğim paranın bir tarafı diğer tarafı ise seçilen iktidarların ayakta kalmasını sağlayan ekonomi politikaları. Siyasi erk kimde veya kimlerdeyse o aynı zamanda ekonomi politikalarının da yönünü merkez bankalarının da aracılığıyla belirlemekten ve olası sonuçlarından sorumludur. Merkez bankaları repo-ters repo, doğrudan alım ve doğrudan satım hamleleri ile piyasalardaki geçici ya da kalıcı likiditeyi kontrol ederler. Bir ülkede ekonomi iyi gitmiyorsa, para ve ekonomi politikalarını üretenler bu işten birinci derece sorumludur. Gerçi günümüzde halklara hep öcüler gösterilip “bakın bütün suç öcülerde, dış mihraklarda, saldırı altındayız” vs. dense bile bunların hepsinin altında sorumluluktan kaçma ve halkla ilişkiler faaliyetleri olduğu görmek aslında zor değildir. Esasında herkes gerçekleri bilir, kimse aptal değildir ancak gerçekleri menfaatlere takas edenler vardır.

Devletler politikalar sayesinde biçimlenirler ancak devletlerin temelleri de para sayesinde biçimlenir. Örneğin tarihçilerin büyük üstadı Halil İnalcık’ın belirttiği gibi Devlet-i Aliye-yi Osmaniye (imparatorluk kendisine Osmanlı demezdi) kurulmadan önce bir Selçuklu Uç Beyi iken Yalova’da 1302 yılında kurulurken (genelde 1299 Söğüt’de kurulduğuna dair yanlış bir kanı vardır) ilk olarak Osman Bey kendi parasını basarak meşruiyet kazanmış ve dünyaya yeni bir imparatorluk olduğunun mesajını iletmiştir.

Paranın politika ile olan bağına çok yüzeysel olarak değindik tabii ki paranın dijital ve kriptografik formu olan kriptoparalar da politikadan azade şekilde dizayn edilmedi. Politika her zaman paranın ve değerin tartışıldığı bir ortamda merkezdedir ve konumunu koruyacaktır çünkü para toplumu ilgilendiren ortak bir varlıktır. Tek başınıza bir para icat ettiğiniz zaman size deli der geçerler ama bunu bir topluluk sahiplenir ve güvenirse o artık değişim veya değer saklama aracı olarak kabul görür. Dolayısıyla bu ortak varlığın kontrol edilmesi, kullanılması, miktarı, değeri, etkisi, o varlığın karşısında duran varlıklar toplumu veya kullanan o topluluğu ilgilendirir. Toplumu ilgilendiren her şey de politikaya dahildir.

Blockchain ve kriptoparaların hayatımıza girmesinin pek çok tarihi aşaması vardır, bu aşamalardan çağımıza en yakın en önemli kuluçka merkezi cypherpunk topluluğu ve ağıydı. Bu topluluk dünyanın en yetenekli yazılımcıları, kriptografi algoritmaları konusunda üst düzey uzmanlar, hackerlar ve bizi birbirimize bağlayan dijital ağların profesyonellerinden oluşuyordu. Cypherpunk ağına dahil olan Hal Finney’e ilk Bitcoin transferi yapılmıştır ve Proof of Works konusunda ciddi çalışmaları vardır, Nick Szabo bugün Ethereum platoformuna entegre edilmiş akıllı sözleşmlerin temellerini atmıştır, Dr. Adam Back’in Hashcash adında farklı bir kriptopara çalışması vardır ve Blockstream kurucularındandır (Blockstream artık internet olmadan uydu yoluyla dünyanın her yerine Bitcoin gönderebiliyor), Bram Cohen Bittorrent’i yaratmıştır, Julian Assange Wikileaks’i kurmuştur. Daha değerli pek çok isim bu ağa dahildir. Bu ağ PGP protokolü sayesinde şifreli şekilde birbiriyle fikir alışverişi yapıp, haberleşiyordu. Bu ağın temeli San Fransisco Körfez Bölgesi olsa da ağ sayesinde 1400 civarı kişiye ulaşarak dünya sathına yayılmış ve kozmopolit bir hal almıştır. Bu adamlar aralarında temelde bilgisayar bilimi ve kodlama olmak üzere, felsefe, ekonomi ve politika konuşur tartışırdı öğrendiğimize göre. Aralarındaki anonimlik ve kişisel mahremiyet özgürce bir geliştirme ortamı sağladı. Tek odakları ve mottoları kodlamak üzerineydi. Kriptografinin temel uğraşını tek cümle ile özetlemek gerekirse, o da şifreleme ve şifre çözmektir (crypt ve decrypt). Bu adamlar temel olarak mesaj ve herhangi bir veriyi şifreleyerek ve şifreyi tekrar çözecek anahatarlarla iletmek için kafa yoruyorlardı, kriptopara, akıllı sözleşmeler, ifade özgürlüğü, kişisel mahremiyet ve bireyin özgürlüğü temel dertleriydi. Bu arada mahremiyet kısmı sadece şifrelemeyle ilgili değildir biz halklara gelince her şeyimizi didik didik eden devleti yöneten mekanizma konu kendilerine gelince en katı mahrem perdelerin arkasında vergilerimizi istediği gibi harcayabiliyor veya istediği suçu işleyebiliyordu. Yani konu mahremiyetse ya hepimiz ya hiçbirimiz felsefesi önemlidir bana kalırsa, değinmeden geçemedim. Cypherpunk ve Crypto-Anarşistlerin bu kanadını da Julian Assange ve aynı ağdaki hackerlar temsil ediyordu devletin gizli yazışmalarını ifşa ederek.

Liberteryen ve anarko-kapitalist dediğimiz bu adamlar bireyciliği öncelerlerdi, komünizmin aksine kolektivist (ortaklaşacılık) değillerdi. Anarşizmi genelde sol görüşle birleştirmek gibi yaygın bir hataya düşer insanlar ancak tarihi temelleri olan anarko-kapitalistler komünist değildir. Gerçi ABD’de liberteryenler o muameleyi görürler, bizim ülkemizdeki sağ-sol kavramları orada biraz daha farklıdır. Liberteryenler ve Anarko-Kapitalistler kendiliğinden bir düzenin taraftarıdır bu konu size ütopik gelse de tarihte orta çağ’da İzlanda, Anglo-Sakson İngiltere ve 19. Yüzyılda Batı Amerika’da bu yönetim modelinin başarılı örneklerine rastlayabiliriz. Liberteryenler hukuk sisteminin gücüne inanır ve çok değerli bulurlar ancak bu kurumun devlet gibi ceberrut bir merkezi otoriteye emanet edilmemesi onlar için önemlidir. Barışçıl, çıkarların doğal uyumuna inanan, üretim ve üretkenliği en büyük erdem sayan, sınırlandırılmış yönetimle dengenin serbest piyasanın tahsis edilmesiyle kendiliğinden sağlanacağına inanan insanlardır. Bu konuyu 17. ve 18. yüzyıllara giderek John Locke, David Hume, Adam Smith, Thomas Jefferson, Gustave de Molinari, Lysander Spooner, Murray N. Rothbard, David Friedman ve Thomas Paine’nin eserlerinden detaylı inceleyebilirsiniz. Şimdi tabii mevzuunun sadece yüzeysel girişini yaptık bir de Anarko-kapitalizm kısmı var ki o daha sert bir tavra sahiptir. Anarko-Kapitalist ABD’li hukuk adamı Lysander Spooner’ın bir cümlesini paylaşarak kısaca bir fikir vermek isterim. Spooner der ki; “Devletin yasama yetkisinin temel amacı, bir sınıf insanı bir başka sınıf insanın hizmetinde çalıştırmak ve o sınıfın egemenliği altına sokmaktır. Devlet güçlülerin güçsüzler üzerinde kurduğu egemenliğin bir aracıdır. Ülkede bulunan çok az zenginliğin bir avuç hırsız ve köleci sınıfın elinde olmasının nedeni sınıf devletinin egemenliğidir.

Yazacak çok fazla şey var konu çok derin aslında yüzeysel olarak ancak bu kadar girebildim. Belki gelecek yazılarda devam ederiz. Konuyu yine Cypherpunk akımına bağlayacak olursak bu adamlar aynı zamanda kendilerine Crypto-Anarşistler demişlerdi ve manifestoları 1988 yılında Timothy May tarafından kaleme alınmıştır.

Yukarıda gördüğünüz ve çıngıraklı yılan logosuna aynı zamanda Metallica Black albümünde rastladığınız bayrak, kullanılan sarı siyah renkler liberteryenlerin ve anarko kapitalistleri sembolize eder. Bu bayrak aynı zamanda ABD’nin ilk bayrakları da arasındadır. Dikteci devlet sistemine karşı sivil özgürlükleri savunarak “üzerime basma” mesajı verir. Bitcoin’in de dahil olduğu teknoloji bir felsefeden doğmuştur ancak şu an o felsefeyi ne kadar yansıtmaktadır bu tartışılabilir. Gördüğünüz üzere dibine kadar politik bir alandan beslenmiş bir teknolojinin içerisindeyiz. Bu işin alım-satım kısmını ayrı tutuyorum ancak bu teknolojiye meraklıysanız apolitik bir alanda değilsiniz kesinlikle. O yüzden politika tartışan kimseye “işimiz siyaset değil” diyemezsiniz”, derseniz komik duruma düşersiniz çünkü işimiz tam da siyaset!

Sevgiler…

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.


ck x banner
ck youtube banner