Yükleniyor...

2020 Ekonomik Krizi ve İkinci Bitcoin Çağının Başlangıcı

Twitter'da severek takip ettiğim minexpert'in (@madenuzmani) Medium hesabında paylaştığı "2020 Ekonomik Krizi ve İkinci Bitcoin Çağının Başlangıcı" başlıklı yazıyı dikkat çekici gördüğüm için sizlerle paylaşmak istiyorum.

2020 Ekonomik Krizi ve Bitcoin

Twitter’da severek takip ettiğim minexpert’in (@madenuzmani) Medium hesabında paylaştığı “2020 Ekonomik Krizi ve İkinci Bitcoin Çağının Başlangıcı” başlıklı yazıyı dikkat çekici gördüğüm için sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birbirini takip eden rakamların uğursuzluğumudur bilinmez, içinde bulunduğumuz 2020 yılı sadece bu yıl değil, önümüzdeki yüz yıllarda da her konunun kitaplarında bahsedilecek bir yıl olacağı şimdiden kesinleşti. Ancak tamamen kötü olarak gözüken bu yılın altında, hiç gözükmeyen ve geleceğimize şekil verebilecek çok önemli özelliklerde var. Bizde çok fazla gözükmeyen bu özellikleri ve koronavirüsün tetiklediği Global Ekonomik krizi, Bitcoin ve kripto para ekosistemi için hangi anlamı ifade ettiğini bu makalede ortaya koyacağız. Bunun yanında, konuların daha iyi anlaşılabilmesi için, Eski ve Yeni Ekonomi Sisteminin özelliklerinden de bahsedeceğiz.

Eski Ekonomi Sistemi

Devletlerin ilk dönemlerinde, para birimleri sınırlı endekslere (altına, gümüşe) bağlı yapıdaydı. Bunun anlamı, bir ülke ne kadar kendi parasını basarsa bassın, elindeki tüm paranın değeri, elinde ne kadar sınırlı varlığı varsa, o kadar değerde olacağı şeklindeydi. Eski Ekonomi Sistemi sahip olduğu bu temel özelliği sayesinde;

  • Adildi
  • Manipülasyondan uzaktı
  • Para kazanmak için gerçek emeği ortaya koyuyordu

Yeni Ekonomi Sistemi

Eski Ekonomi Sistemi adil bir yapıya sahip olsa da, bu sistemin geçerliliği çok uzun sürmeden ortadan kalktı ve devlet paraları sınırlı değer endekslere olan bağlılıklarını yavaş yavaş ortadan kaldırmaya başladılar. Bu bağlılık kalkmaya başladıktan bir sonraki adımda ise sınırsız para basımı, faiz ve kredi gibi Yeni Ekonomi sisteminin temelini oluşturacak yeni para özellikleri ortaya çıktı.

Yeni Ekonomi Sisteminin bu özellikleride;

  • Adaleti ortadan kaldırmaya başladı
  • Manipülasyonu arttırdı
  • Para kazanmak için gerçek emeğin gerekliliğini ortadan kaldırdı
  • Yeni Ekonomi Sisteminin Zararları

Yeni Ekonomi Sistemiyle birlikte, yukarıdaki temel zararların yanında, bunlara ek türev zararlarda ortaya çıktı.

Bunlardan birincisi, enflasyondur. Sınırsız olarak basılan para, sürekli olarak paranın değerini, satın alabileceği diğer değerler karşısında düşürmesine sebebiyet verdi. Hatta zaman zaman bu düşüşler o kadar sert oldu ki, enflasyonun yanında daha zarurisini ifade eden, hiper enflasyon kavramını da hayatımıza girmeye başladı. Bu acı durum, iyi ekonomi, kötü ekonomi fark etmeksizin, her ülke nezdinde yaşanmaya başladı. Ancak bazılarında, örneğin Venezuela gibi ekonomisi çok kötüye giden ülkelerde, bu durumun korkunç boyutu daha çok göze çarptı. Öyle ki, Venezuela’da ki hiper enflasyondan dolayı, milyon paralarla, sadece bir adet tuvalet kağıdı alabiliyorsunuz.

Yeni Ekonomi Sisteminin ikinci önemli zararı ise zengin ile fakirin arasındaki gelir açıklığının uçurum boyuta gelmesidir. Bunun sebebi; belirli bir zenginliğe erişmiş olan kişilerin, Yeni Ekonomi Sistemindeki kredilerle, işlerini daha fazla genişletebilip, daha fazla paralar kazanabilmesinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanında, zengin kesimin sahip oldukları para üzerinden de, sürekli olarak faizle birlikte pasif gelir elde edebilmelerinden kaynaklanmaktadır. Düşük gelirlilere baktığımızda ise, onların zenginlerin güçlü ekonomi egemenliği karşısında, ne kredi alabildiklerini, nede faizle pasif gelir elde edebildiklerini görebiliyoruz. İşte bu yüzden, zenginler sürekli olarak zenginleşmeye devam ederken, düşük gelirlilerde, zenginlerin karşısında sürekli daha düşük gelirli olarak kalmaya devam ediyorlar.

Sonuç

Yeni Ekonomi Sisteminin sahip olduğu temel zararlardan bazılarını gördük. Yapılan araştırmalarla birlikte, bilimsel olarakta bu zararlar ortaya çıkarıldı. Bu araştırmalardan birincisi, dünya nüfusunun yüzde 1’lik kesiminin elinde bulunan toplam para miktarının, dünya nüfusunun yüzde 99’unun elinde bulunan para miktarına eşit olduğunu gösteriyordu. Bir başka araştırmada da, ABD vatandaşlarının yarısından fazlasının, banka hesabında 10.000 dolardan daha az paraya sahip oldukları ortaya çıktı. Son bir araştırma sonucunu daha eklersek eğer, dünya nüfusunun yüzde 23’ünün yani 1.3 milyar insanın yoksul statüsünde oldukları ortaya çıkarıldı.

Yeni Ekonomi Sisteminin Tarihçesi

Eski ve Yeni Ekonomi Sisteminin temel özelliklerini ve Yeni Ekonomi Sisteminin zararlarını öğrendikten sonra, Yeni Ekonomi Sisteminin nasıl ortaya çıktığını inceleyelim.

Tarihte bu sistem, 1971 yılında Amerika Birleşik Devletleri tarafından ortaya çıkarılmıştır. Bu yılda, ABD yaptığı uluslararası bir bildirgeyle, Amerikan dolarının altın endeksine bağlı olmadan basılacağını açıkladı. Bu durum, Dünya genelinde bir şok etkisi yarattıktan kısa bir süre sonrada, domino taşı etkisiyle bütün ülkelere tek tek yayıldı. Çünkü hiçbir ülke, sınırsız basılan paraya karşı, sınırlı bir paraya sahip olmak istemiyordu.

Bu durumdan en iyi çıkarı olan ülke de kuşkusuz Amerika Birleşik Devletleri oldu. Çünkü, hiçbir sınırlı değere bağlı olmaksızın basılan sınırsız dolar, kısa bir süre sonunda Dünyanın her bölgesine dağıtılarak, Dünyada dolar egemenliğinin oluşmasını sağladı. Bu durum günümüzde de, Amerikan dolarının piyasalardaki egemenliğinin sebebini bizlere göstermektedir.

ABD sınırsız basılan para politikasına geçtikten bir süre sonrada, yine ilk olarak faiz ve kredi gibi sistemleri hayata geçiren ülke olmuştur. Çünkü sınırsız basılan paranın, insanlara belirli bir yol aracılığıyla dağıtılması gerektiği için, bu iki yöntem ABD için bir çıkış kapısı olmuştur.

2008 Ekonomik Krizi

Yeni Ekonomi Sisteminin oluşturduğu zararlar, 2000’li yıllara geldiğimizde oldukça belirgin bir boyuta gelmeye başlamıştı. Ancak buna rağmen ABD, hâlâ bu para politikasından vazgeçmeyerek, yeni kredi ve faiz yöntemlerini tek tek duyurmaya devam ediyordu. Bunlardan en acılı örneği, mortgage kredisi adı altında, düşük gelirli insanlara kredi vermeleridir. Bu kredide ki amaç, düşük gelirli insanlara ev aldırmak vaadiyle pembe bir masal gibi gösterilmiş olsa da, aslında bu kredinin arkasında da, ABD bankalarının bir para kazanma stratejisi yatıyordu. Çünkü o döneme kadar sürekli olarak zengin insanlara verilen kredilerle kazanılan paranın yanında, düşük gelirli insanlardan da para kazanmayı amaçlıyorlardı. İşte bu sebepten dolayı, bir plan oluşturularak, düşük gelirlilere krediler verilmeye başlandı.

Süreç

Mortgage kredisinin planlama aşamasında, karşılaşılabilecek problemler listelenmişti. Bu listedeki en büyük problem, düşük gelirli insanların krediyi ödeyememesi olarak gözüküyordu. Bu problemin çözümü içinse, kredi sözleşmelerinin içine, eğer kredi sahibi krediyi ödeyemezse, krediyle aldığı eve banka tarafından el konulur maddeleri eklendi. Böylelikle, banka kredinin ödenmemesi halinde, yasa yoluyla alacağı evi satıp, kredi parasını telafi edebilecekti.

Düşük gelirli kişilerde, zaten fazla bir varlığa sahip olmadıkları için, kaybedebileceğimiz bir şey yok düşüncesiyle, kredileri ödeyemeyeceklerini bile bile kredileri almaya başladılar. Krediler alınmaya başladıktan sonra, ABD üzerindeki evlerin satışları hızlanmaya başladı. Bu durumda giderek ev fiyatlarının artmasını sağladı. Ancak ev fiyatlarının artması, hâlâ kredi çekenleri yavaşlatabilmiş değildi. Çünkü kaybedebilecek bir şeyimiz zaten yok mantığıyla hareket eden kitle, ev fiyatları artsa bile, daha yüksek oranda krediler çekip, yine evleri almaya devam ediyorlardı. Süreç bu şekilde devam ederken, ilk başta bütün her şey herkes için olumlu olarak gözüküyordu. Çünkü düşük gelirliler ev sahibi oluyorlardı, bankalar para kazanıyorlardı, emlak piyasası da hem para kazanıyor, hemde ev fiyatlarının artmasından hoşnut oluyorlardı. Ancak bu pembe masal böyle devam ederken, çok kısa bir süre sonra, büyük bir problem ortaya çıkacaktı.

Problemin Çıkışı ve Krizin Başlangıcı

Kredi ödeme tarihleri geldiği zaman, düşük gelirli kişiler kredileri ödemekte zorlanmaya başladılar. Bir süre sonunda da artık iyice ödeyemecek bir hale geldiler. Çünkü çektikleri kredi miktarı, ödeyebilecekleri miktardan oldukça fazlaydı.

Bu durum gerçekleşmeye başlayınca, bankalar kredi sahiplerine dava açmaya başladılar ve düşük gelirlilerin evlerini almaya başladılar. ABD bankalarının oluşturduğu pembe masal, böylelikle kötü bir sonla bitmeye doğru gidiyordu. Ancak bu masal sadece düşük gelirliler için değil, bankalar içinde kötü bitecekti. Çünkü bankalar, dava sonuçlarında aldıkları evleri satışa çıkarmaya başladıklarında, evlerin kimse tarafından satın alınmamaya başladığını görmüşlerdi. Bunun sebebi, mortgage kredisi olmasa eğer emlak piyasası bu kadar şişmeyecek, yani bu kadar ev satılmayacak ve ev fiyatları da bu kadar artmayacaktı. Bundan dolayı satışa çıkardıkları evlerin birçoğu, bankaların ellerinde kalmasına sebebiyet verdi.

İşte tüm bunlar, krediyle ortaya çıkmış olan pembe masalın, iki taraf içinde kötü bir sonuçla bitmesini sağladı ve ABD üzerinde ciddi anlamda bir Ekonomik Kriz ortaya çıktı. Bu durum ABD’de başladıktan sonrada, ABD ile de sınırlı kalmayarak, yine bir domino taşı etkisiyle, bütün piyasaları teker teker etkiledi ve Global çapta bir Ekonomik Kriz yaşanmasına sebebiyet verdi.

Krizin Çözümü

Hani derler ya, alışmış kudurmuştan beterdir diye, işte 2008 krizinden sonrada, ABD politikasını değiştirmeyerek, daha yüksek miktarlarda para basıp dağıtarak piyasaları rahatlatmaya ve krizi bertaraf etmeye çalıştı. Bu durum, kalıcı bir çözüm oluşturmayacak olsa da, kriz etkisini hafifletmeyi sağlayarak 2020 yılına kadar arka planda dahada büyüyen bir balonla gelmemizi sağladı. Bu Balon’un adı: “Sınırsız Olarak Basılmış Yüksek Miktarda Para“ydı.

2020 Ekonomik Krizi

2008–2020 süreci döneminde, arka plandaki balon sürekli olarak büyümeye devam etti. Çünkü sadece ABD değil, diğer ülkelerin merkez bankaları da en ufak ekonomi problemi karşısında, sınırsız olarak para basarak, problemleri bertaraf etmeye çalışıyorlardı. Bunun yanında, piyasaları daha da rahatlamak için, bankalara ellerinde bulundurdukları paranın 9 katını kredi olarak dağıtabilme hakkı verildi. 2 değil, 3 değil tam 9 kat!

Bundan dolayı balon, sürekli olarak daha da büyüyerek günümüze kadar şişmeye devam etti ve 2020 yılında ortaya çıkan koronavirüsü sebebiyle de vuku bulmaya başladı.

2020 Ekonomik Kriz Süreci

Uyarı: Öncelikle direkt olarak şunu belirtmemiz lazım ki, bu sene yaşadığımız krizin asıl sebebi koronavirüsü değildir. Çünkü günümüze kadar olan süreçte, sınırsız olarak basılan para, bankaların mevcut paralarının 9 katını dağıtabilme hakları, mevcut ekonomi sisteminin çöküşüne zemin hazırlamaktaydı. Hatta bu sebeplerden dolayı birçok ekonomist, yıllar önceden bu krizi ön görmüşlerdi. Bizde aynı şekilde, krizden tam 1 yıl önce, başka bir makalemizde 2020 veya 2021 yılında global çapta bir kriz olabileceğinden bahsetmiştik.

Sürecin başlangıcı, koronavirüsü sebebiyle işleri daralmaya başlayan büyük şirketlerin paralarını çekmeye başlamasıyla gerçekleşti. Bu şirketler, virüs sebebiyle girebilecekleri ekonomik dar boğaz için, bankalardan paralarını nakit olarak almak istediklerinde, problemler göz önüne gelmeye başladı. Çünkü bankalar, sahip olduklarının 9 katını dağıtabildikleri için, herkes parasını nakit olarak alamayacaktı. İşte bundan dolayı, nakit paraya ciddi anlamda yönelme meydana gelerek krizin fitili ateşlendi. Bununla eş zamanlı olarak, bir kriz anında borsa senetlerinin ve diğer varlıklarında, bir ödeme aracı olamayacağından dolayı, borsalardaki paralarda çekilmeye başlandı ve kriz global çapta ekonomik krize dönüşmeye ve her bölgede etkisini hissettirmeye başladı.

Dünya Borsaları
Kriz başladığında beri, dünya borsaları tarihi düşüşler yaşadılar.

2020 Ekonomik Kriz Önlemleri

Kriz belirgin bir şekilde ortaya çıktıktan sonra, dünyadaki merkez bankaları tek tek önlem açıklamaları yapmaya başladılar. Tahmin edildiği gibi bu önlemler yine, sınırsız olarak para basıp dağıtmak şeklindeydi. Ne demiştik, “alışmış kudurmuştan beterdir”…

Amerika Merkez Bankası, 500 milyar dolarlık paketler halinde, gün gün gerçekleşecek repo ihaleleriyle 2 trilyon doları piyasaya enjekte edeceğini açıkladı.

Türkiye Merkez Bankası, 100 milyar TL’lik ekonomi paketiyle, çeşitli kanallar üzerinden para dağıtacağını açıkladı.

Avrupa Merkez Bankası, 750 milyar Euro’luk geri tahvil alımı yapacağını açıkladı.

Basılan yüksek miktarda paralar şu anlık piyasaları yeteri kadar rahatlatmadı. Hatta para basacağını ilk olarak açıklayan Fed’den sonra, piyasalar tepki dahi vermedi. Çünkü, ekonomik krize sebebiyet verecek balon çoktan patlamış ve kriz başladıktan sonra da hâlâ sınırsız olarak para basmak yangına su dökmek değil, günümüzde koronavirüsü öldürmek için kullandığımız kolonya dökmekle eşdeğer bir sonuç yarattı. Çünkü unutmayalım ki, 2008 krizini meydana getiren temel etken, 1971 yılındaki para politikasındaki radikal değişiklikle ortaya çıkan sınırsız para basımıydı. 2020 krizini de yani günümüz krizini de meydana getiren temel etkende, 2008’deki krizi bertaraf etmek için daha şiddetli olarak devam eden sınırsız para basımıydı. İşte bu yüzden, bu politika değişmediği müddetçe, bu krizler her zaman kaçınılmaz olacaktır ve sınırsız basılan her yeni para, bu yangın için bir su değil, bir kolonya niteliğinde olacaktır.

Yazar Notu

Buraya kadar makalemizin çıkış noktasını tam anlamıyla kavrayabilmek için, sizlere “ekonomi” ve “kriz” konularının kesişim noktalarını harmanlayarak bir bilgi envanteri sunduk. Şimdi esas konumuza geçiyoruz.

Kriz Anında Güvenli Limanlar (Altın, Gümüş)

Bir kriz anında, piyasaların ve büyük şirketlerin gerçek nakit paraya yöneldiklerini ve krizlerin fitilinin bu şekilde ateşlendiğini söylemiştik. İşte bundan dolayı, bir kriz anında büyük şirketlerin ve piyasaların daralması sonucu, dünya borsalarının düşüşünün yanında, güvenli limanlarında düşmesinin mantıklı bir açıklaması vardır. Bu açıklamada, kriz anında ana ödeme araçlarının güvenli limanlar tarafından değil, nakit paralardan sağlanacağından dolayı, güvenli limanların da satılarak nakit paraya dünüştürülmek istenmesidir. Konuyu bir cümleyle de özetlersek eğer, bir kolonyayı, altın veya gümüşle alamazsınız, değil mi?

Şimdi bu bilgileri, 2008 Ekonomik Krizi döneminde grafikler üzerinde inceleyelim.

Dolar endeksi (2008), 70 seviyesinden 89 seviyesine kadar yüzde 27’lik bir artış gerçekleştiriyor.

Dolar Endeksi 2008 KriziAltın (2008), 1032 dolar seviyesinden, 681 dolar seviyesine kadar yüzde 51’lik düşüş gerçekleştiriyor.

Altın 2008 KriziGümüş (2008), 21 dolar dolar seviyesinden, 8,45 dolar seviyesine kadar yüzde 61’lik bir düşüş gerçekleştiriyor.

Gümüş 2008 KriziSonuç olarak grafikler bizlere bir kez daha gösteriyor ki, kriz anında dünya borsalarının yanında, güvenli limanlar da nakit para karşısında değer kaybediyorlar. Bu durumun açıklamasını bir kez daha belirtirsek eğer, güvenli limanlar, bir ekonomik kriz döneminde ana bir ödeme aracı olamayacaklarından dolayı satılarak nakit paraya dönüştürülmektedirler.

Kriz Hafiflemeye Başlayınca Güvenli Limanlar (Altın, Gümüş)

Ekonomik krizler, şahıslardan ziyade büyük şirketleri daha kötü durumlara sokabileceği için, ülkeler bu dönemlerde ki sınırsız para basım miktarlarını katlarca arttırmaktadırlar. Bu durumda kısa bir süre sonra, piyasada oluşan nakit sıkıntısını bertaraf ederek, krizi hafifletmeye yardımcı olmaktadır. İşte bu durumda, ilk başta güvenli limanlar için oluşan negatif etkinin, tersine dönerek ciddi anlamda bir pozitif etki yaratmasını sağlamaktadır. Çünkü piyasada bol miktarda bulunan paranın değeri, nakit ihtiyaçları çözüldükten sonra, nakit paranın değersizleşmeye başlayabileceği sonucunu doğurur. Bundan dolayıda, nakit parasının değerini korumak için hatta üzerinden daha fazla para kazanmak için, nakit para sahipleri yeniden Güvenli Limana dönmektedirler. Şimdi bu etkileri de grafikler üzerinde görelim.

Dolar endeksi, 2008 krizinden sonra yükselmesinin akabinde, sert bir şekilde düşmeye başlayarak yüzde 20 değer kaybetmiştir.

2008 Krizi Sonrası Dolar EndeksiAltın, 2008 krizindeki yüzde 51 değer kaybedişinden sonra, bütün kayıpları bertaraf ederek, yüzde 282 oranında yükselerek daha önce hiç görmediği zirvelere çıkmıştır.

2008 Krizi Sonrası Altın

Gümüşte, aynı altın da olduğu gibi, 2008 krizindeki düşüşünü bertaraf etmiş ve daha önce hiç görmediği zirvelere doğru yükselerek, yüzde 590 değerlenmiştir.

2008 Krizi Sonrası GümüşSonuç olarak grafiklerle, kriz sonunda basılmış yüksek miktarlarda para, krizi bertaraf etmeye başladığında, bu paraların tekrardan Güvenli Limanlara doğru kaymaya başladığını görüyoruz. Ayrıca, artık eskisinden (krizden önce) daha fazla miktarda para piyasada olduğu için güvenli limanlar yeni zirvelere doğru çıkabileceği gücü piyasadan rahatlıkla bulabilmektedirler.

Birinci Bitcoin Çağının Başlangıcı

2008 kriziyle birlikte ortaya çıkan Bitcoin ilk borsasına 2010 yılına girdikten sonra günümüze kadar olan süreçte ciddi bir şekilde değer kazandı. Bu değerlenmenin arka planında, kuşkusuz yine 2008 Ekonomik Krizi’nin de büyük bir etkisi vardı. Çünkü kriz sonrası yeni güvenli liman arayan yatırımcılar, o dönemin en yenilerinden ve en gelecek vaadedenlerinden birisini Bitcoin olarak gördükleri için, ona bu kadar rağbet göstererek bugün ki konumuna kadar gelmesini sağlamışlardır. Hani derler ya, her şerde bir hayır vardır diye, aynı o misal.

İkinci Bitcoin Çağının Başlangıcı

Bitcoin’in, 2010–2020 yılları arasındaki ciddi bir şekilde değerlenme sürecini “Birinci Bitcoin Çağı” olarak adlandırdık. Günümüz 2020’sinde yeni bir ekonomik kriz yaşandığı için, bu tablonun bir benzeri olabilir düşüncesiyle de, 2020–? sürecini de “İkinci Bitcoin Çağı” olarak adlandırmaya karar verdik. Şimdi bu dönemin ne zaman biteceğini tam olarak bilemesekte, bu yıldan itibaren neler olabileceğini incelemeye başlayalım.

Bitcoin’in 2020 Krizine Tepkisi

Bitcoin tüm dünya tarafından tanınır ve popüler bir yatırım aracı haline geldikten sonra karşılaştığı ilk günümüz krizi sonucunda, aynı kendisi gibi güvenli liman olarak kabul edilen Altın ve Gümüşün 2008 krizindeki benzer tepkisini göstererek, yüzde 64 oranında değer kaybetti.

Bitcoin 2020 Ekonomik Krizi

Bu durum, ilk başta bir grup yatırımcının Bitcoin’e olan güveni bir miktar sarsmış olsa da, 2008 krizinde altın ve gümüşün bir kriz karşısında yakın oranlarda değer kaybettiğini bilmek, bu düşüşünde olağan olarak kabul edilebileceğini bizlere göstermektedir.

Bu Kriz Döneminin Bitcoin Açısından Başka Ek Avantajları

  • Bu kriz döneminde, merkez bankalarının bastıkları para miktarını geçmiş krizle karşılaştırdığımızda, oranın misliyle arttığını görmekteyiz. Bundan dolayı, bu krizle birlikte piyasalarda eskisinden çok daha fazla para olacağı için, güvenli limanlar eskisine göre daha fazla değer kazanabilme potansiyeline sahip olabileceklerdir. Bu durumun da Bitcoin’e çok iyi bir şekilde yarama potansiyeli vardır.
  • Koronavirüsü salgınının tetiklediği günümüz krizi bizlere, kağıt paranın en çok mikrop ve virüsü taşıyan araç olduğunu gösterdi. Dünya sağlık örgütünün de belirttiği bu durum, sadece temassız ödemeye sahip olan Bitcoin ve kripto para ekosistemi için bu kriz için yine ek bir avantaj sağlayacaktır.
  • Bitcoin’in mayıs ayında blok ödülü yarılanmasının olması da, piyasada güvenli liman arayan yatırımcılar için güzel bir haber niteliği olma ve bu gelişmeyle birçok yatırımcı çekme potansiyeline sahiptir.
  • Bitcoin krizi oluşturan bütün etkenlere de zıt yapıdadır. Bu durumda onu çok avantajlı bir konuma sokmaktadır çünkü sınırsız ve belirsiz basılan para politikasına sahip devlet paralarının karşısında, sınırlı ve belirli para politikasına sahip bir merkeziyetsiz yapının bulunması, Bitcoin’in elini ciddi anlamda güçlü tutmaktadır.
  • Son olarak, bir teknik analistçi olarakta, bu kadar temel analizi teknik analizle desteklersek eğer, Bitcoin’in haftalık grafik üzerinde olası bir simetrik üçgen formasyonu içinde olduğunu görmekteyiz. Bu olası formasyon oluşumu, Mayıs ayında gerçekleşecek yarılanma (halving) sonrası eğer üçgenin 6.bölgesine doğru hareket edip ve o bölgeyi yukarı yönlü kırarsa eğer, formasyon hedefi o bölgeden itibaren 27.000 dolar olacaktır.

Bitcoin Mayıs Yarılanma 2020

Özet

Yazının sonunda sizlere veda ederken, 2020 Global Krizinin sanılanın aksine, Bitcoin’in geleceği için oldukça avantajlı olabileceğini belirtmek istiyoruz. Çünkü, yukarıda ayrıntılarıyla gösterdiğimiz bu kriz, Bitcoin’in fitilini ateşleyebilecek çok önemli bir faktör olabilme potansiyeline sahiptir.

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.


Üyelik
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları gör
ck x banner
ck youtube banner